Beslenme ve Diyet

Beslenme ve Diyet

Hastalıklarda Beslenme

katkiligida.png

Hastaların ve hastalıkların özel ihtiyaçlarına göre hazırlanan diyet programları ile tedavi ve tedavi sonrası bakım sürecinin en kolay ve hızlı atlatılmasını sağlamak için hazırlanan diyetlerdir. Her hastalık ve hastanın özel durumu için beslenme ve diyet uzmanı  tarafından hazırlanır.

Kanser ve Beslenme

İnsanın büyümesi ve sağlığı için gerekli olan enerji ve besin öğelerinin bireyin gereksinimi kadar alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılmasına ‘Yeterli ve Dengeli Beslenme’  denir. Oysa beslenme karnını doyurmak gibi algılanmaktadır ve yaptığımız beslenme yanlışları kanser gibi rahatsızlıkların tetiklenmesine neden olabilir. Peki nedir bu yanlışlar?

1. Yüksek oranda yağlı beslenmek: Özellikle görünmeyen yağların fazla tüketilmesi risk taşır. Et, süt, yoğurt gibi doğal ürünlerde bulunan yağlar kan kolesterol düzeyini artırdığı gibi akciğer, kolon, rektum, meme ve prostat kanseri için de risk oluşturur. Yanmış yağ tüketimi hem kanserojen maddelerin hem de bazı kanser ilerletici maddelerin alınması ile hem de vücutta hücrelere zarar veren serbest radikallerin alınması ile kanserojen etki gösterir. Bunun dışında sağlıklı olduğu bilinen zeytinyağı, ayçiçek, soya yağlarının da gereğinden fazla kullanımı kilo alımını artırdığı gibi olumsuz etkiler gösterir.

2. Sebze ve meyveden sınırlı beslenmek: Sağlıklı bireylerin günlük vitamin ve mineral gereksinimler içi 3 - 4 porsiyon meyve, 2 - 3 porsiyon da sebze tüketmesi gerekir. Ayrıca A, C, E vitaminleri ile beta karoten, likopen, polifenoller gibi flavonoidler vb. antioksidant vitaminlerin ve bileşiklerin yetersiz alınması kanser riskini artırabilir.

3. Az posalı beslenmek: Günlük lif ihtiyacı ortalama 25 - 30 gram kadardır. Türk toplumu ortalama 15 gr. kadar lif tüketmektedir. Diyet posası, kanser yapıcı veya kimyasal toksik bazı maddelerin bağırsaklardan atımını kolaylaştırarak kanser riskini azaltır. Günlük ihtiyacımız olan sebze – meyve tüketiminin yanında haftada en az 3 kez baklagiller tüketilmelidir. Ekmek seçimleri de tam buğday, çavdar, tam tahıllı ekmeklerden yana olmalıdır.

4. Yanlış Pişirme Yöntemleri: Kızartma veya yüksek ısıda ızgara yöntemleri besinlerin vitamin - mineral değerlerinin kaybolmasına neden olduğu gibi kimyasal karsinojenlerin oluşmasına neden olur. Bu nedenle daha düşük ısıda fırın veya haşlama yöntemleri tercih edilmelidir.

5. Sigara ve Alkol: Sigara ile birlikte alınan alkol ise kanser riskini birkaç kat artırmaktadır. Ayrıca alkol kanserden korunacak şekilde beslenmeyi de olumsuz etkilediğinden kanser riskini artıran maddeler arasında yer almaktadır

6. Gıda Katkı Maddeleri: Gıda katkı maddeleri besinin bileşimindeki besin öğelerinin kaybını önlemek, besin kalitesini ve sağlamlığını sürdürmek, besinin raf ömrünü uzatmak; tat, koku, yapı ve görünüşünü geliştirmek amaçları ile kullanılan, besinin yapısında bulunan veya kimyasal olarak yapılıp besine ilave edilen maddelerdir. Özellikle salam, sosis, sucuk gibi et ürünlerinin raf ömrünü uzatmak için koruyucu katkı maddesi olarak kullanılan nitrit ve nitrat tuzları, doğal veya yapay antioksidanlar, renk vericiler, yapay tatlandırıcılar dikkatli kullanılması gereken katkı maddeleridir.

Yukarıda belirtilen beslenme yanlışlarının düzeltilmesi gerekir. Bunu yalnızca kanser hastaları değil tüm sağlıklı bireyler de uygulamalıdır . Bu düzenlemelere ek olarak aşağıda belirtilen vitamin veya desteklerin alınması büyük yarar sağlar.

Beslenmede Vitaminlerin Önemi

Antioksidan kaynakları düzenli alınmalıdır. A, C, D, E vitaminlerinden zengin besinlerin daha çok tüketilmesi gerekir.

A Vitvitaminler-nedir.jpgamini: Enfeksiyonlara karşı korur ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Antikanserojen bir vitamindir, karsinojenik öğelerin etkisizleştirilmesinde önemli rol oynar. Karaciğer, süt ve süt yağı, yumurta sarısında bulunmaktadır. Koyu yeşil, sarı, turuncu, kırmızı renkli sebze ve meyvelerde ise karotenoidler bulunmaktadır ve vücutta retinole dönüşerek A vitamini etkinliği gösterirler. Karotenlerin en iyi kaynakları havuç, kayısı, yeşil sebzeler, domates, bal kabağı, portakal ve greyfurttur. Karotenoidler vücutta oluşan ve dışardan alınan kanser yapıcı ögeleri etkisizleştirerek kanserin oluşumunu önlerler. Karetenoidlerden biri olan likopen domateste bulunan vitamin A benzeri bir bileşik olup meme kanseri riskini azaltmaktadır

C Vitamini: Bağışıklık sisteminikuvvetlendirir. Enfeksiyonlara karşı direnci artırır. Antioksidan özelliği ile hücreleri serbest radikallerin yıkıcı etkilerine karşı korur. Bazı toksik maddeleri etkisizleştirerek antikanserojenik etki gösterir. Özellikle sigara içen kişilerde C vitamini gereksinimi çok daha fazladır. C vitamininden zengin sebze ve meyveler kuşburnu, tere, roka, maydonoz ve diğer yeşil yapraklı sebzeler, yeşil sivri biber, karnabahar, portakal, limon ve greyfurt gibi turunçgiller, domates, çilek ve patatestir. Hassas bir vitamin olduğu için hazırlandıktan hemen sonra tüketilmelidir.

D Vitamini: Kalsiyum ve fosfor gibi minerallerin kemik ve dişlere yerleşmesini ve kemik diş sağlığının korunmasını sağlar. Kalsiyumun bağırsaklardan emilimini artırır. Antioksidant etki ile serbest radikalleri etkisizleştirir. Vücutta sentezlenebilmesi için cildin düzenli olarak güneşle temas etmesi gerekir. Düzenli güneşlenme ve yeterli kalsiyum alımı ile kemik kanseri riski azalmaktadır. Bu uygulama menapoz sonrası kadınlarda meme kanseri riskini de azaltmaktadır. D vitamininin en iyi kaynakları karaciğer ve balıktır. Süt ve süt ürünleri ile yumurtada da az miktarda bulunur.

E Vitamini:  Anti kanserojen bir vitamindir. E vitamini bazı kimyasal karsinojenleri etkisizleştirerek kanserden koruyucu etki gösterir. Başta bitkisel yağlar, fındık, fıstık, ceviz gibi yağlı tohumlar, tam tahıllar, kurubaklagiller ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunmaktadır.


Prebiyotik ve Probiyotikler

Sindirim sistemimizde özellikle bağırsaklarımızda birlikte yaşadığımız mikroorganizmalar bulunmaktadır. Bu bakteri vb. mikroorganizmalar vücudun normal mikroflorasını oluşturur ve sağlığımızın sürdürülmesi için çok büyük önem taşımaktadırlar. Yapılan epidemiolojik çalışmalarda fermente süt ürünü tüketimi ile kolon ve meme kanseri gelişme riski arasında ters ilişki olduğu bulunmuştur. Diyette lif içeren besinlerin her gün düzenli olarak tüketilmesi ve süt, yoğurt ve probiyotik maya içeren süt ürünlerinin tüketilmesi hem sağlığın korunmasında ve bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesinde hem de kanser riskinin azaltılmasında çok büyük önem taşımaktadır. 

Sarımsak ve soğan gibi besinlerin kansere karşı koruduğu, vücuttaki zararlı maddeleri etkisiz hale getiren enzimleri aktive ettiği, bağışıklık sistemini güçlendirdiği görülmüştür. Bu nedenle bu sebzelere beslenmede sıkça yer verilmeli ve mümkün olduğu kadar pişmeden tüketilmelidir.

Omega 3 Yağ Asitleri

Kanser oluşum riskini azaltmalarının yanı sıra, birçok kanser türünün büyümesini de yavaşlatmaktadırlar. Yapılan çalışmalarda beslenme, Omega 3 yağ asitleri bakımından zenginleştirildiğinde akciğer, kolon, meme ve prostat dahil çeşitli kanserlerin büyümesinin yavaşladığı gözelnmiştir. Ayrıca omega 3 yağ asitleri kemoterapi ve radyoterapi gibi kanser tedavi metotlarının etkinliğini ve tedaviye yanıtı artırmaktadır. Omega 3 yağ asitlerinin bir diğer olası yararı da kanser hastalığında görülen zayıflama, kas kaybı ve kaşeksiyi azaltması ve önlemesidir.

Bu koruyucu ve tedavi edici etkileri nedeniyle diyette omega 3 yağ asitlerine daha çok yer verilmesi önerilmektedir. Bu amaçla haftada 2 – 3 kez ızgara veya buğulama olarak balık tüketilmesi, günde 2 – 3 adet ceviz içi veya 5 – 6 adet fındık tüketilmesi, yemeklerin pişirilmesinde soya veya kanola yağının da kullanılması, bol sebze ve meyve tüketilmesi ve tam tahıl ürünler ve kurubaklagillerek beslenme planında yer verilmesi uygun olacaktır. Keten tohumu omega 3 yağ asitleri bakımından zengindir. Ayrıca bir fitoöstrojen kaynağı olması sebebiyle de beslenmede yer almalıdır.

Soya fasulyesi, diyet posası, protein, Omega 3 yağ asitleri, vitaminler, mineraller, izoflavonlar ve fitoöstrojenlerden zengin bir besindir. İnsan vücudundaki doğal östrojenler gibi davranan bazı kimyasal maddelere fitoöstrojenler denilmektedir. Soya fasulyesi önemli bir fitoöstrojen kaynağıdır. Fitoöstrojenler özellikle hormon bağımlı olan kanserlerin kontrol ve önlenmesinde önemli rol oynar.

Brokoli, karnabahar, lahana gibi besinlerin kanser riskini azalttığı gösterilmiştir. Kanser önleyici etkileri içerdikleri glukozinat adı verilen moleküllere bağlanmıştır. Fitokimyasallar DNA zedelenmesini baskılayan veya bloke eden enzimleri tetikler, tümör büyüklüğünü ve östrojen benzeri hormonların etkinliğini azaltarak etkinliğini gösterir.

Tüm bu bilgiler ışığında kanserden korunmak veya ilerlemesini engellemek için sağlıklı beslenme zorunluluğu görülmektedir. Özellikle daha sınırlı tüketilen sebze ve meyvelere beslenmede daha fazla yer vermek, mümkün olduğu kadar bunları çiğ tüketmek gerekir. Beslenmemizde çok yer verilen karbonhidratların mümkün olduğu kadar daha kepekli ve tahıldan zengin olanları tercih edilmelidir. Tüketilen yağların miktarı sınırlanmalı ve yakılarak kullanılmamalıdır. Şarküteri ürünleri olarak adlandırılan salam, sosis, sucuk gibi ürünler beslenmeden uzaklaştırılmalıdır. Prebiyotik özelliği olan süt ve süt ürünlerine beslenmede yer verilmelidir. Ağır yağlı etlerden uzak durulmalıdır. Bunların miktarları sınırlanmalı ve fırın veya tencere gibi daha sağlıklı pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.

Beslenme ve Diyet doktorlarımızdan muayene randevusu almak için, 444 77 99 nolu telefondan arayabilir veya e-randevu hizmetimizden yararlanabilirsiniz.

YAKLAŞAN EĞİTİMLER

E-BÜLTEN

Gelişmelerden haberdar olmak için mail adresinizi bırakabilirsiniz.

İptal Et Kayıt Ol

İLETİŞİM FORMU

Central Hospital hakkında şikayet, görüş ve önerilerinizi bildirebilirsiniz.

b
x
a
r
e
d
c

Bize Ulaşın 444 77 99

Kocayol Cd. Kozyatağı Sk. No.5
Kozyatağı 34742 İSTANBUL

Copyright © 2017 Central Hospital Kozyatağı
Her Hakkı Saklıdır.